25 Kasım 2010 Perşembe

Fransız Öpücüğü


7.orta çağ karanlığındaki avrupa'da kadınların içki içmesi yasaktır. bunun için de fransız amcalar her akşam eve gelince karılarının şarap içip içmediklerini kontrol etmek amacıyla dillerini karılarının ağzına sokup lezzet testi yaparlar. bakarlar ki bu olay hali hazırda güzel, alır yürür günümüze kadar gelir.

Senin İçin




Biir başlangıç mısın bana?
Başlangıç olabilir misin?
durma sor kendine ltfen, ben sürekli sorabilirim sana...
artık resimlerinle yaşamaktan, avunmaktan tükendim,
evt itirafsa bu evet seviyorum
evet olmak istiyorum seninle, senin
lanet olsun kadere yine uzaktayız niye?
gelsen bi görsem o gül yüzünü
belki dokunsan bana göreceksin özümü
kavuşmam gerek sana kaybetmeden sözümü
görmeliyim bana bakan aşık gözünü

bir son mu bu sevda?
biter mi elbet sonunda ?
durma sor bana sonum olacakmısın de, ben daima cevaplayacağım yanıbaşında...
artık seninsiz yaşamaya çalışmaktan usandım,avunmaya çalışmaktan nefret ettim,
hyr itiraf değil bu haykırış ,hayır gerçek bu
hayır sensizliği kabul etmiyorum ,sensiz asla
lanet olsun kedere niye ayrıyız yine?
gelsem bir görsen o gül yüzümü
belki dokunsam sana göreceğim özünü
kavuşman gerek bana kaybetmeden sözünü
görmelisin sana bakan aşık gözümü.

ilan-ı ben


Günlerce yazabilmemin sebebisin,
Uzun,soğuk,yalnız gecelerdeki yoldaşım.

Hani insan çıkar ya yolculuğa,
dikkat eder yanına ne alacağına.
sen benim daima yanıma aldığımsın.

mutluluğun tarifisin,
çapsız,manasız,kuralsız gündüzlerimin güneşisin.

hani çocuk alır ya eline şekeri,
dikkat eder düşürmemek için yere.
sen benim daima endişe ettiğimsin.

aşkın anlamısın benim için,
büyük,ulu,muhteşem hayatımın meselesisin.

hani kadın sever ya bir adamı,
dikkat eder daha az sevmemek için.
sen benim daima seveceğim kişisin.

Geçim Sıkıntım


farkettimde anlaşamıyoruz kimseyle,samimiyim herşey çok sahte,
inanmak istemekten öteye geçmiyor hayaller,
umutlar yalnız yaşamı sürdürüyor hezimetle,
 gitmek istiyor herkes farklı bir yere,

unutmak ve bir daha düşünmemek belkide,
avuturmu bu ümitler bizi şu günde,
sanmıyorum bu çaresizlik bitmez bu gidişle

tıkanıp kalıyormuyuz elden birşey gelmeyince,
susuyormuyuz haykırmamız gereken yerlerde,
biliyormuyuz bilmediklerimizi öğrenmeyince,
çekip gidesim hepsinden ağır basıyor birini sevince.

Duyguların Karmaşası


anlamsızlığı korkutuyor beni sana olan zaafımın,
içimi sızlatan da,gözlerimi yaşartanda aynı neden.
Durup gitmek veya karar vermek için çok erken,
ki seninle bile sensizliği görebilmişim ben.

sarmıyor beni şehirlerin küskünlüğü insanlara,
umut vermiyor başka kucaklar gerçek aşklara.
senin gibi kokmuyor,sen olmayı beceremiyor,
sen sanıp sevmeye yeltendiğim bedenler.

kıskanıyorum aşka inanmayanları,
imreniyorum seni tanıyıpta aşık olmayanlara.
dayanamıyorum sensiz nefes almaya,
ve tapıyorum seni büyüten anaya.

Kıskanıyorum işte!

hergece sabahı bekleyip, sabah olunca, semanın siyahlığına sitem duyan ve güneşe küsen ben, güneş kadar değerli ve kabahatsiz sen'e neden küsemiyorum?
seni benden esirgiyor diyemi? yoksa o seni dha net görüyor diyemi?
kıskanıyorum etrafındaki hava zerreciklerini!...


Helal Olsun

Sende çok varmışçasına kırdın kalbimi
oysa kendine ait bir kalbin bile yok
yanlışın ne olduğunu biliyormuşçasına
yanlış yaptın sevgimi
oysa sen en büyük yanlışsın

sitem değil bu söylediklerim
nefret değil hiç hissettiklerim
iki elim yakanda bile değil hatta
Allah'ından bul tabi oda/hala varsa

Elveda


Bırak beni,
Bırak! gideyim
Kimselerin erişeyemeceği
Ufuklarda gezeyim

Unut beni,
Unut! unutayım
Tutmadığında ellerimden
Dostlarıma koşayım

Uçmama izin ver artık
Koşmama, hür dolaşmama
Hapsetme gönlüne beni
Bırakma böylesine kendini bana 


Bir Rengimiz Var


Bir rengin var senin
arada bir değişen sesin

bir rengin var senin
gözlerin, dilin ve ellerin

bir derdim var benim
tamamen seninle doğan

bir nehrim var benim
içi dışı hep seni çağlayan

bir rengin var evet senin
arada sırada değişen sisin

bir sevgim var benim
sırf sana adanmış yüreğim

binlerce suçum var bide
en kötüsü aşkım

bir doğrun var senin
gözlerinin rengini bana sevdirmek. 

Bir Ecix Vardı Canı Sıkılıan

eskiden kalma eski derken o kadarda eski değil, benim kendi eskilerimden kalma ne buldum bilin bakalım :) hazır kartlarım :)
yani bildiğiniz turkcell kontor leri :) nedense b ara biriktiriyordum yeni bir akım başlatıyordum kendi çapımda :) faturalıya geçtim kartlar elimde patladı :)))) çoğalamadılar,
ama azaltmamışımda, yani atmamışım hala duruyolar, :) millet torununa arsa,malikane bırakır ben hazır kart hemde tüketilmiş :) bunları bırakıcam işte :)) güldüm ama baya bulunca bu bana bişeyi anımsattı, zamanında size mutluluk veren şeyleri saklayın bir gün mutsuzluğunuzda onlara baktığınızda gerçekten sizi mutlu hissettiren tek şeyin aslında sadece, şu evrende geçirdiğiniz mutlu dakikalar olduğunu farkediceksiniz :)

Stickerları seviyorum



Sizi bilmem ama ben sticker(yapıştırma)ları çok seviyorum, bana kalsa duvarda yer kalmayana dek birşeyler yapıştırırım, oldum olası duvar kağıtlarını sevmişimdir zaten :) acaip desenler falan veya 1940 modaları falan, ruhum pin-up dicem, ve pin-up ı size en yakın bir yazımda detaylıca açıklıycam :)) konuyu bölmiyim,
kedilere olan düşkünlüğümü ben biliyorum sizde bilin istedim :) aslında doğaya karşı bir düşkünlükte denilebilir, :)
sevimli şeyler buldum duvarlarıma kondurdum bunlar gerçekten ucuz şeyler, sadece şablondan ayırıp duvara yapıştırıyor nemli bir bezle üstünü siliyorsunuz, çocukluğumuzun sakızlan çıkan dövmeleri usulü ^^ anlamayanlar için not aldım şuan onuda bir yazıda baya bir açıcam :)))

İkea Evimizin HErbişeyi Helede Benimkinin

MErhabalarrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr :)
bir yorucu ikea alışverişinin daha sonuna geldim, inanın insan dolaşırken bile doyuyor, :)
herzaman gitmeden önce kendi kendime şunuda alıcam bunuda alıcam diyorum
o devasa ikea kataloğunu belki 50 kere açıp açıp inceleyip notlar alıyorum, elimde metre evdeki herşeyi ölçüyorum, hesap kitap şunuda deiştir bunuda al derken :) herzaman hesapladığımın 2 katıyla ayrılıyorum, ama çok eğleniyorum :)

bu arada sevgili ikeacılar veya olmak üzereciler, ikeaya giderseniz isveç köftesi yemeden gelmeyiniz,
ayrıca her sabah kahvaltı var dev gibi bir kahvaltı tabağıyla birlikte, sınırsız içecekte yanında sadece 1 tl :)

gelelim ufak detaylara, kalkıp buraya aldığım kanepeyi koymıycam elbette onu katalogdada görebilirsiniz, ama gözünüzden kaçmış olabilicek ufak tefek bi kaç iş görür şey buldum hoşuma gidenlerin resimlerini ekle ecixim dedim ^^
şekil 1 a da gözüktüğü gibi bence çok eğlenceli, sık sık deiştirebileceğiniz taşlar, üstelik pek çok yerden ucuz, taşlar cam değil o yüzden oldukça hafif, plastik gibi bişi ama erimiyor korkmayın :) çok hafif dediğim gibi zırt pırt söküp temizlenebiliyor yani yere düşürdüm 90 kere kırılma falanda olmadı, zaten garantili, kırılırsa getir kafamıza vur gibisinden bi ibaresi var kutusunun içinde :) yapımarketlerde benzerini bulmak mümkün ;)

bu bir diğer harika bişey bence, hasır ne çok büyük ne çok büyük bi sepet, içine dünyaları alıyor oldukçada dayanıklı ve hiç öyle pahalı birşeyde değil, pek çok renk ve modeldede var, o sizin kullanım zevkinize kalmış, ama gerçekten almadan gidecekseniz bile, bakmadan gitmeyin derim.


bu saate dibim düştü e tabikide aldım, analog saati oldum olası sevmem zaten, digital powa diyorum :)
fazla söze gerek yok siyah ve beyazı mevcut, bakmadan geçmeyin ayrıca çokta ucuz..
he bide şu farecikler var bildiğiniz peluş oyuncak :) ama diğer mağazalardan daha ucuza kaliteli ve sevimli bunlara benzer pek çok ciciş var, ben fare aldım bol bol, şuan bunları yazarken dahi yanımda horul horul uyuyan kedime arkadaşlık etsinler diye ^^

Boncuk Boncuk Perde

tekrardan herkese selam, cici fikirlerle geldim ^^ daha doğrusu elime fotoğraf makinasını aldım ve kendime mani olamadım, :)
öncelikle perdeden başlıyorum.
diyelimki perdenizden sıkıldınız :) alınsize bir fikir işte, dümdüz bir perdeye boncuk işleyerek onu çok sevimli eğlenceli ve şık bir hale getirebilirsiniz , üstelik süslediğiniz perdenizisi kullandıktan sora sıkıldığınızdada aynı yöntemle söküp boncuklarınızı tekrar tekrar değerlendirebilirsiniz, perdeciden almaktan ucuza geliyor emin olun ;) canı sıkılan geri dönüşümden hoşlanan herkese ^^

24 Kasım 2010 Çarşamba

Müzik Ruhun Gıdası mı?


Ne hakkında yazmalı...
kafamı çevirdiğim her yerden yazılcak birşeyler fışkırıyo, nereye saldırsam diye sinsi sinsi dolanıyorum. fazla mekan ve objeyede gerek yok gerçi, nasılsa oturduğum hatta yattığım yerden herkese herşeye rencide etmemek felsefemle sallayabilme lüksüm var, haksızmıyım...
neyin propagandası bu derseniz, kendi fikirlerimi empoze etmenin değil orası kesin, sadece bakış açımın gördüklerimi beynimde süzerek veya süzmeyerek ağzımdaki tad veya hislerimdeki mana şeklinde sizlere ulaştırmam gibi son derece uzun ve tersten okunduğunda acaip mantıksız bir cümle çıkabilir ortaya :)

bu arada ne yazacağımı bilmiyorum derken ciddiydim, fena halde malzemem var, ama o kinetik enerji akrilik boya gibi aksın bitsin istemem, sakin sakin, emikleye emikleye :) harcamak istiyorum,
hem kübik hemde frapan hem modasal hemde asal sayı düzleminde yer edinmek gibi bişe, çok mu bilimsel oldu yoksa çokmu normal bak onuda çözemedim şuan,
tamam farkettim bazen saçmalıyorum, ama yinede bunu sadece kendime söylediğimde zararsız geliyor gözüme, klasiktir ya bi başkası size hakaret ettiğinde kiminde cinayet kiminde ise kırgınlık uyandırır, ve siz kendinize defalarca hakaret etseniz bile canınız yanmaz onun gibi,
oysa insanın kendine hakaret etmesi sadece söylediği kelimelerle olmazki, dişlerinizi fırçalamamanız, sigara içmeniz veya adınızı unutcak kadar sarhoş olmanız, kirli elbiselerle gezmeniz, eğitime karşı olmanız,mantıklı olmamanız kendinize en büyük harakettir.
kendinize iyi bakmalısınız, çünkü kendinizden başka hiçbirşeye sahip olmadığınızı elbet sonunda anlayacaksınız.
gelde ana düşünce bul şimdi nerdeeen nereye geldim :)
yazasım varmış demekki, eğer hala okuyabiliyorsan şu yazıyı ey okuyan, demek benim geyik yörüngeme girmişsin ^^ seni kazanmışım demektir. çoktan gitmişsen zaten şu yazanları göremiicein için has strr ordan derim :) kalan sağlar bizimdir... bizimle kalın ;)

Şans Mühendisi Olmak


2010 yılının son demleri 2012 yi iple çekiyorum, bakalım mayalar mı haklı çıkıcak, kendi zamanlarına göre baya da bir yazmışlar oysa, şimdi bana internetsiz ,bilgisayarsız taş,toprak,suyla yapabileceğin kadar uzun b takvim yap deseler milyon yıllık bişe yapamam, zaten eminim yapamayacak olmam bi yana üşenirim onu yapmaya :) kim uğraşcak canım, hem yaşayan kendinden bi öncekisini bilsin yeter ozaman kendi yılınıda bilir yani,
bitmedi gitti çocukluğumdan beri şu dünyanın sonu muhabbeti,
valla eskiden allah korusun falan diyorlardı şimdi amaaaan kopsada kurtulsak diyor insanlar, :)) bi 50-100 yıl sora kim bilir ne derler, tabi o kadar yaşarsak, küresel ısınma flan her taraftan demoralize oluyoruz :)
konu sıkıntısı çektiğimi düşünenler olabilir, gerçi çekiyorum
çünkü en nihayetinde benden başka okuyucum yok gibi geliyor, olsun ben yinede yazıyorum, kendimi rahatlatmak için değil, onun için tuttuğum bi günlüğüm var zaten, buraya yazmamın sebebi yazmayı sevmek. ha bide okumayı seven biri veya birileri bulursam ozaman tam ballı kaymak :)
kısmet diyesim geldi bak şimdi :) gene nene ağzı konuşmaya başladım, acaba başka dillere demi el atsam?
niye beni kimse sallamıyo yahu, yooo pes etmek yok ecixim,
sanmıyorum ama b gün b çocuum flan olursa en kötü al oku die ona dayatırım :D oda geç gelen bi tatmin olur benim için,
ki kendi ülkemin şartlarında oda bana koymak, daha çocukluktan geç gelen mutluluklara(ve kısa) alıştırılarak yetiştiriliyoruz :) hayat biyolojik olarak bitme evresine girdiğinde ,psikolojik olarak mutlu olan bir millettir Türk milleti, gene şaheser kıvamında bi cümle çıktı beynimden, ama gene kuru kuru kendi kendimi tebriklerken buldum kendimi, bir kedim bile yok dicemde var ama uyuyo, kadeeer, kısmet

Gece & Gündüz


ben ne kadar güvenme ece desemde kendime... güvenmeden yaşanmıyor.
yapabileceğim hataların en büyüğünü yaptım sonunda, belkide başında ?
yoruldum,bıktım,usandım diye diye büyüdüğüm yılları arar olmaktan korkarken, ettiklerimden pişmanlık duymaya halim kalmaz seviyeye gelmeme belkide ramak kalmıştır kim bilir ki?


bir kız tanıyorum, 2-3 dk. sohbet etseniz şeytana papucunu ters giydirir bu dediğinizi işitir gibiyim, ama derininde o kız, öyle saf öyle temizki.
kandırmak için çaba harcamanıza ihtiyaç duymayacak kadar steril...
1 kere yaparsanız hata. 2 kere yaparsanız yanlış olur derler ya...
bu kız 1 kere bile yapmaya cesaret edemeyenlerden... belki ahiret korkusundan belkide saflığından,
fiile gelince onun adını size bırakıyorum koymayı, aklınıza ne gelirse o an içinizden ne geçerse o olsun,,,
ister hırsızlık, ister sex, ister masum bir öpücük, ister cinayet...


bu kız, ona bir isim verelim... bir düşüneyim, gece olsun adı, çok sevdiim bir isimdir.


gece bir çocukla tanışır, kendinden bir kaç yaş büyüktür bu çocuk, başka bir ülkenin başka bir milletin dinin,ırkın,dilin belkide türün delikanlısıdır, belkide hiç bir zaman delikanlı olamayacaktır.
günler geçer gece (çocuğun adıda gündüz olsun) gündüzle muhabbeti ilerletir,
hayaller sarar dört bir yanını,ipe sapa gelmes heyecan sürükler götürür geceyi, sabahlara kadar belkide, bazen tedirginlikle, bazen seviçle saatlerce konuşur gündüzle,
birbirlerini kendi ruh dünyalarına alırlar... halbuki gece dürüsttür sadece.. saftır gece temizdir.
sonuna kadar gitmek ister, korkmaz güvenmek sevmek sevilmek ister...
elini uzatır gündüze, gündüz sıkı sıkı kavrar öyle bir umut verirki, nikah masasındaki imzadan, parmaktaki alyanstan, bir annenin bebeğine ilk kes bakmasından daha şevkatli,daha heycanlı, ve daha olağan bir şey olamaz... ölesiye güven doludur bu umut.
sanki herşey bitse dahi o bitmeyecek, ve hiç birşey bunu engelleyemeyecekmiş gibi gelir geceye,
kadere inanmaya başlar genç kız... sık nefes alıp verişler yerini olgun ,kararlı derin nefes alıp verişlere dönüşür.


derken aradan aylar geçer, gece hiç olmadığı kadar kaptırır kendisini gündüze, kötüyü,şüpheyi,telaşı içinde barındırmayan bebek kalbinde güvensizliğe,yalana,hıyanete yer yoktur.
kendi gibi sandığı gündüze pahı biçilmes bir değer yükler oracıkta, krallaştırır gözünde, hiç görmemiş olduğu halde
sesini duyduğu adamı büyü bozulmasın diye içinden inşaa eder sessizce ve kendince,


ilerleyen günlerde gündüz kaçar geceden, uzak kalır, o kendine güven, o etkileyen,o dizginlenemeyen güç... ufalır ufalır, küçülür görünmez olur bilinmez ufuklara giderek kaybolur...
gece ilk telaşı hisseder kalbinde, oysa kalbi çoktan yürek olmuştur, ufak sızılar başlar bir hastalığın habercisi gibi belkide ayrılıktır adı,tıpta olmasada gerçek hayatta...
gece sanaldan çıkar yavaş yavaş silkelenir, ancak hala teslim olmuşluğun,büyülenmişliğin etkisindedir, kararsız,yalnız ve çaresiz.. beklemektedir. ilk kez isyan etmeyen genç kız beklemeyi sonuna dek sürdürecektir.


günler geçer gider... bir gün gündüzden bir mektup alır, belki 3 sayfadan fazladır.
affetlerle başlar affetlerle biter bu mektup. yarı anlamlı yarı anlamsız karmaşık,güvensiz ve çok yıkıcıdır.
genç adam geceye başka bir ilişkisi olduğunu ve yakında baba olacağını söyler, gece ilk kez kendini yasa boğar, hemde hayattan ilk kez bu kadar zevk almaya başlamışken, tamda umutlanmışken...
mektubun son satırları dediğim gibi affetlerle biter, mecburiyetleri,sorumluluklarını aşka deişemeyeceğini söyleyen gündüzü düşünür gece, bir kaç gün önce kendisiyle ölüme gideceğini söyleyen adam olup olmadığını...
kızar gece
gündüze kızar ama en çokta kendisine,
ve nihayet inanmaya başladığı kaderine kızar... başlar yine isyanlar lanet okumalar.. başladığı yere döner genç kız.
ama yediremez gururuna.
susmayacaktır. eğmeyecektir başını,pes etmeyecektir,
sorur soruşturur yüzünü bir iki resimden bildiği gündüzü araştırmaya başlar,
oysa dha önce hiç merak etmemişti onu, şüphe duymuyordu... çünkü canı dha önce hiç yanmamıştı...
düşer peşine gündüzün... kovalar durur ama asla erişemezz... güneş doğduğunda gece çoktan bitmiş olur,
kavuşamamazlığın hezeyanıyla kavrulur genç kız, çaresizliğinden kendini yalnızlığına vurur.


tam her yolu denediğini, artık vazgeçmesi gerektiğini düşünecekken aklına yanında olmayan arkadaşları gelir, gündüzü arkadaşlarından sormak gelir...  ve sorarda, pes etme düşüncesi gelmiş vede gitmiştir o an., kararlı genç kız terkedilmişliği kabul etmeyecektir. helede 2.kez bu onun kaderi değildir.


bulur gündüzü ancak gündüz ne gönderdiği resimlerdeki adamdır, nede adı gündüzdür...
konuşulan ve yaşanan herşey yalandır, oyundur yaşananlar bir aldatmaca, bir şizofrenin boş zaman karalamalarıdır,
zaman durmuş gözler ardıyla bir açılmış, yutkunuşun sesi fizandan duyulucak ölçüde yükselmiştir...


gece kovalayıp durduğu güvendiği sabah ın gerçek adının akşam olduğunu öğrenir, gündüz olmak isteyen bir akşam vardır karşısında, genç kız bu kez terkedilmemiştir, aldatılmıştır, bocalamıştır..
artık hayalleri yada umutları üzmemektedir onu,
onu üzen tek şey duyduğu güven ve verdiği zamandır...
unutmalıdır ancak sevgisini saygısını değil, yaptığı hatayı o ilk hatayı ve asla tekrar etmemelidir yanlış olmaması için,
hayatının en yalnız en berduş döneminde aldığı bu büyük ders bir ömür onunla olacaktır.
belki acıtıcaktır hatırlandıkça, belki emsal olucaktır anlatıldıkça belkide unutulucaktır zamanla...


kim bilir?


gündüz akşamlığını kabul eder, ağlar özür diler ve çıkar gecenin hayatından.
gece gerçek gündüzü bulur uyarır, dikkatli ol diye
ve akşama söver yaptıkları için kahrolmasını diler.


(olay yaşanmış,kişiler saptırılmıştır,yoruma açık ama incitmeye kapalıdır.)

Kadın Olmak ve Birine Ait Olmak


Birinin kadını olmak istiyorum !
Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta!
Biraz korunmak, biraz şımarmak...
Bir kaç çeşit yemek yapmak, İstiklal caddesinde sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek,
 bi yerlerde çay içmek,

 Pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun, sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!
Neden mi ?Herkesin eli tutulmaz,herkesle film seyredilmez,herkesle çekirdek çitlenmez,herkesin kadını olunmaz da o yüzden!
İçinden gelmeli...

Hücrelerine kadar hissetmeli, dna'larına kadar bilmeli insan!Düşünerek emin olunmaz, bir anda ya olunur ya olunmaz.
Bir de şu yakın geçmiş duvarları olmasa, kafa da hiç karışmaz ya, olsun! Oysa bazen tek bir söze yıkılır bütün duvarlar, bir bakışa çözülür insan...
Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında!

Sabahları uyandığımda "günaydın sevgilim" mesajları görmek istiyorum telefonumda. Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. Özlemek istiyorum birini.
 Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum. Dayanamamak istiyorum!
Çalışırken, düşünmek istiyorum sonra onu! Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara...
 Gülümsediğim için daha çok çalışmak...
Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, hiç sevilmediğim gibi...
Biri o kadar çok sevsin ki beni, hatalarımı da sevsin istiyorum!O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!

Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum "neredesin" diye, "Hımm kim aradı bakayım" diye!
 Ben sormam ama, korkmasın. O sorsun!
"Biliyo musun ne oldu?" ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana.
Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. Ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur.
 Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya, dinlesin işte. "Ya, evet, çok mühim bir şeyler olmuş" falan desin bi de sonunda...


Şimdi ben istesem İstiklal caddesinde birinin elini tutup gezemem mi?İstesem benimle birlikte çekirdek çitleyip aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bi arasam?
Şimdi ben yalnız olmak istemesem, yalnız olur ve bunları da yazıyor olurmuydum?
Hiç sanmam!
Birinin elini tutmakla,
 birinin elini, sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var
!Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da,
tutmuş gibi yaparsın işte.Ben yapmam!Bunu zaten bilirsin.Kimin elini tutacağını yani.Deneyerek bulmazsın.Sadece bilirsin.Bilmek!Açıklaması yok.

Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle İstiklal caddesine gitmeyeceğim!Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa,çekirdeğim yanımda bile olsa kimseyle film seyretmeyeceğim.
Birinin kadını olmak istiyor canım; biraz korunmak, biraz şımarmak...
Helede akşamları başımı dizlerine koyup film seyrederken ,Çekirdek mutlaka olsun!

Buhran Abi


ilhan irem geldi birden aklıma hani şu konuşamıyorum die şarkısı olan,

nerden geldi bilmiyorum, yada tam tersimi oldu demeliydim :)


evt itiraf etmeliyim, konuşamadığımı farkettiğim an, müziğin esiri,aşkın timsali aciz gönlümün şahane ruhu birden sessizce mırıldanmaya başladı konuşamıyorum isimli eseri...
kendimi düşünceler beşiğinde yüzyılın eşiğinde,karanlığın içinde buluverdim yine.
açılmak,dökülmek istiyorum her bir mısrada, kök salan bir fidan misali, ağaç olmak istiyorum artık, dallarımı gererek uzatmak,
ve en tazesinden dahi dallanmak ve yine budaklanmak istiyorum,
evet istiyorum hemde herşeyi istiyorum... özelliklede paranın ve ahlaksızlığın içinde olmadığı şeylerin hepsini...
içinde şerefsizlik,namussuzluk olmayan herşeyi istiyorum.
en çokta mutlu olmayı...
mutsuz muyum?... yoo değilim, ama mutluluk nedirki?
sahipmiyimki ona,,, ya o?


o dediğim ne..


belkide mutluluğun anlamını ona yükledim.
onunda bana yüklenmesini bekliyorumdur,


yoksa cümlemin yüklemini seçemeyecek hale gelicem yakında.
saçmalıyorum farkındayım, ifade tıkanıklığı denen şey bu olsa gerek,
kalbin kan pompalama basıncıyla oynarsanız ahanda böyle oluyor,
ya fazla gelio kan beyne,yada noksan.


düşünüyorum ama düşünmek istememeyi, başını ağrıtıyor insanın bu durum. zorluyor hemde çok...
herşeyi söyleyecek cesarete sahipken, susmak zorunda kalmaya mecbur olduğunu idrak etmek... yoruyor insanı.

emin olamıyorum herhangi bir konudan, güvenimi yitirdiğimden değil, artık güvenmek istememekten.
çünkü ne istediysem elde ettim, ama her elde ediş büyük birşeyler alıp götürdü,götürmüş benden.


artık istemiyorum başka birşey, mutluluk dışında.
onun dışında.
oneyse artık.


gel artık.


ben konuşamıyorum...

Aşk mı? Aşık mı?


heveslenip durmak insanı sinir eder her bişey eder hatta,umutlanıp umutlanıp düşmek yeniden serin sularabir yaz tatilini anımsatıp birden fırtınaya çevrilen bir cehennem gibihem üşürsün hem terlersin yaboğazın kurur su içmek istersin kana kana buz gibibademciklerin şiştir ama mecburi sıcak içmelisindironun gibi bişi işte seni sevmeye çalışmakyada unutmakhatırlamak



seninle ilgili her eylem her fiil bir tezata gebe bende nedense.
susmaya çalıştıkça konuşmak, konuşmadığımda seni özlemek oldu içimde, geldiğinde güle güle demelerin yokmu bide, işte odur bir balığın oltaya tutulduğu an şimdi ben ölecekmiyim die düşünmesiyle aynı olan bence.


çırpınıyorum evet, ama sana yaklaşmak içinmi? senden uzak durmak içinmi?ya sen sen ne yapıyorsun yaklaşıyormusun hergeçen gün,gece banayoksa hiç gelmemişmiydin hayatıma.. gelmediğin gibide gitmiyormusun,


kocaman bir soru işareti aşk,
aşık olmak istiyorum ama aşka inanmıyorum.





Limonlu

komik...

düşündükçe gülümsüyorum, ama aptalca bir gülümseyiş, ve hayır sana değil kendime. üstelik aynaya bakmama bile gerek kalmıyor,hani aşık olursun yada olduğunu zannedersin sora o lanet olası akışına bırakma gelir herşeyin peşi sıra, tutar gırtlağından bir eli, ötekiside yüreğini sarmalamış boğarda boğar seni.
öyle birşeydir ki bu en olmadık zamanlarda, yalanın ya sını bile bilmeyen birine pembedende şeffaf yalanları düşünmeden söyletir, acımasızca
zaman geçipte kendine gelince aşk kapanındaki aç karınlı leoparcık, durur ve gülümser işte kendine,ne salakmışım der belki, belkide ulan amma sevmişim der... yada konuşmaz gülümser, aynada kendisine bakar belki söverde söver... yada hiç söylemez birşey kimseye kendinede bunlarıda yazmaz birgün belki yazdıklarımı okurda anımsar :)
benim için neden durum farklı? çünkü çoğu zaman başarabildiğim sıkıntımı kamufle mevzusu burda pek bi boka yaramadı, sebebe intikal edersem hertürlü bilincin en alt tabakasına gömmesine gömerimde,
o pembeden şeffaf ayrıntılar yokmu... off off, onlar çıkıp geliyor işte :)komik geliyor şimdi nedense gülümsetiyor beni, hoşuma mı gidiyor? hala mı? bilmem :) komik işte
32 dişim birden gözükmüyor gülümsüyorum diince hemen maymunca bir sırıtma gelmesin aklınıza, bildiğiniz dudaklar joker stayla genişlio iki yandan çekilir gibi yanaklar :) amaaan türk toplumuna anlatmaya çalıştığım şeye bak, bizim her konu karşısındaki genel tepkimizdir tebessüm, garibim milletim...
sebebi maksadı konuya gelince, herşeyin suçlusu kahrolası lipton ice tea :)evet komik olmasıda belki bundandır,ben seviyorum şahsen eğer doğrudan kafamda cola demek yoksa daima kurtarıcı şıkkımdır,-"e ozaman ben bi lipton ice tea alim."
klişe soru? neyli alırsınız olur geneldebende düşünmeden ŞEFTALİYİ yapıştırırdım....dımdaonu tanıyana dekti bu, çünkü o limonlu seviyordu :))))hala gülümsüyorum ne ironik dimi,:) hala
neyse ciddileş ecixim,,,:)

bir gün konuşurken konusu açıldı bana sordu veya ben sordum valla hatırlamıyorum yalan olmasın şimdi, :D söliceem kadarını sölemişim zaten :))
konu ice tea ye geldi (ama lipton) neyse işte ben bunun limonlu ice tea sevdiğini biliyordum başka bir ortak sohbet esnasında duymuştum,
ben atıldım ortaya ama limonlu olucak dimi dedim, yoksa içilmez :Dhe yaa dedi evett limonlu olucak tabi dedi :)


ben tabi b sevin b sevin :D evlilik hayallerine geç direk :D:D:D:Dyok tabiki o kadarda değil , 2 espri yapalım dedikk :)


en azından hoşuma giden birinin hoşuna gitmeye çalışıyordum... mesele bu
oysa ben limondan nefret ederim :D, hatta ekşi olan herşeydenturşu limon portakal ne bilim c vitamini olan herşey işte :D evet biberdende :)
oysa o çok seviyormuş... hatta limonu yerim bile demişti bana öle çiğçiğ_? evet çiğ tabi limon pişermi hiç :D


o gece kalktım dolaptan eşşek kadar b limon aldım gdo lu heralde kafam kadardı organiğe alerjim var hep inorganik şeyler alıyorum huy işte :)
oda benim için değil he, misafire rezil olmamak için vardır muhakkak..
sen ben al limonu:D kes bildiin ye :Dama varya yüzüm gözüm birbirine girdi içim dışım kamaşa kaamaşa gözlerimden yaşlar aka aka limonla girdiğim sen mi beni benmi seni müsabakasından alnımın ve gözlerimin yaşıyla çıktım :)
5-6 bardak su devirdim o ayrı içim dışım kavruldu 21 yılın limonsuzluğu ekşidim çok fena :)))


gelelim ana düşünceye,
lipton ice tea gördükçe asabım bozuluyo saf saf gülümsüyorum


limonlumu şeftalili mi desem diyorum?
limon görüncede gülüyorum aklıma o salak hallerim geliyor,
ne mi oldu,,, o çocuk gittinereyemi gitti... yoluna gitti kendi yolunaben nerdeyim hala aynı yerdene zaman gidicem... çok yakında


sonuç; içimden anlatmak geldi, hala gülümsüyorum :))hala limonu sevmiyorum :) ice tea limonda dahil hertürlüsünü :)
ben zaten limonu hiç sevmedimonu sevmiştim.
 sadece onu :)
tebessüm ve kapanış...

Kalbe Veda

Hadi bakalım ufaklık...

bakalım daha neler öğreneceksin hayatla ilgili? daha ne kadar veya kaç kez düşeceksin,kalkacaksın... sonun ne olacak kim bilir?
bu gün ölsen kim diyecek arkandan... özledim?
yaşarken özlenmiyorsun belki öldüğünde özlenirsin.. kim bilir ufaklık...
içim acıyor bu kadar hakederken, bu kadar tutkuyla beklerken, böylesine çılgınca ararken.. bulamamak
içten içe kahrediyor beni... susmalar gitmeler bitmeler yitmeler...
bunların yerine sevmeleri sevişmeleri koyamamak...
Güven veya onunla ilgili ne varsa.. bende zerre kadar yok,kalmadı.. tükettim mi? yoksa hiç bir zaman sahipmi olmadım onu bilmiyorum..


nasıl başa çıkıyorum? keşke bilsem cevabını... yalancı romantizimler diyelim, tek kişilik :) biraz mum ışığı güzel duygusal bir ispanyol şarkısı odasının ortasında yere bağdaj kurmuş bir kız... ağlamaklı biraz hüzünlü saçlarını savurmuş geriye tavana bakıyor sanki gökyüzünü grürcesine yummuş gözlerini yardım dileniyor ...


kimden fayda var? kimde huzur.. bu olguyu yüklemek mi gerek illa, birindemi olmalı bunlar.. tek başına olmuyormu?






karşıma çıktığını sanmaktan yoruldum... çık artık nerdeysen yoruldum beklemekten
yoruldum seni tanımadığım halde senin için ağlamaktan
çık nerdeysen gel... çığlık çığlığa bağırıyorum içimden
kulaklık bile bu kadar yüksek sese katlanamıyor kafamın içinde binlerce kez döndü volver a amar,,, yeter





ben bıktım sen bıkmadınmı?
çok klişe ama seni bulduğumda nerdeydin bunca zaman lafnı bol bol duyacaksın..


her fırsatta hesabını soracağım körolası yalnızlığımın hesabını senden... çok seveceksin beni
tüm yılların hesabını kapatıcaksın.. çok seviceksin! tıpkı benim gibi..
şimdi tek düşündüğüm gitmek ufaklık çok uzaklara gitmek..
yeniden başlamak herşeye

yeni insanlar
yeni hayatlar
yeni startlar...
buralar bana göre değilmiş ufaklık 21 senede bunu öğrendim,

benim yüreğime çok ağır geldi.
ben çok haketmiştim ama..
o beni hiç haketmedi.
neyi özleyeceğim biliyormusun ufaklık,
sadece istanbulu.......
gerçek aşkım sadece oydu.


hoşçakal ufaklık...