10 Şubat 2011 Perşembe

Sonumuz MARS

altımızdaki mi daha büyük olan yoksa üstümüzdeki mi?
ben anlamadım gitti arkadaş...
bune kahpe bi dünyadır böyle ya,
eskiden ülke şehir falan seçerdim gitmek için,
darlanınca bunalınca, şuraya giderim, buraya giderim falan...
yok yani artık oraya buraya gidilicek halde kalmadı, gidilicek, hani küçükmüş,büyükmüş denilebilicek bir kaçamaklık bi mekanda kalmadı.
eskiden yol,para,mekan gözde büyürdü.. şimdi küçüldü küçüldüde akla bile gelmez oldu.
gerçi bizi bu hale getirenler utansın ben daha ne diyim...
he bu arada o oturduğu yerden blog yazaralarına sallayan çok bilmişlerede bi cevabım olucak, eleştiri kabul kendi adıma etmiyorum arkadaşım.. sanane benim yaz çiz boz tahtamdan. imlada kullanmıyorum, ünlemde canım nası istiyosa öle yazıyorum. onuda yasaklayın yapabiliyorsanız komple gidelim bu ülkeden zaten yapılıcak bişeyde bırakmadınız,
marsa falan taşınırız...

bunalıma mı girsem acaba _? :) son dönemlerdeki en favori laflarımdan biri bu, girsem mi kız?
die soruyorum arkadaşlarıma falan, o noktaya ulaşmaya ramak kaldı :)
seçeneklerimi sıralıyordum yakın bi arkadaşıma çok değil 5dk. kadar önce
çalışmak,evlenmek,dünya turu,intihar şeklinde :)
gülümsedi evlilik zor 2 kişi lazım ona dedi...
çalışmak sanırım en kolayı dedi, diğerlerini ciddiye almamış olucakki yorum yapmaktan kaçındı.. önemsemedi diye geçiriyorum içimden.
ben neyi seçicem diye merak eden olursa.. bekleyin görün :) diycem.. reklam kokan hareketler :) ehe tekliflere açıım :D kendi desti-izdivaçımı kendim kurup oynıycam :)

şurda zaten kaç gün kalmış sevgililer gününe... bu senede yalnız artık yılbaşı olarak kutlamaya devam, full alkol :) 24 yaşmıyd sınırı 24 şişe :D ozaman biticek^^
hayır işin daha kötü bir yanı var
insan hep hayal ediyor benim doğum günüm 15 şubat.
diyorsunki bi aşkım olsa 14 şubatı beraber geçirebileceğim, üstünede 15 inde onun gözleriyle uyanabileceğim, 48 saatlik bir sevgililer günü gibi... bana çifte hediye :) karşı tarafı bilemem, ama acaip can sıkıcı bide öte yanı var çünkü
hadi 14 şubat hezeyan yalnızlık, herkes el ele kol kola :D sen mala bağlıyosun yalnız :D
çifleri ayırmak gelio içinden ^^
lan benim suçum ne bide ertesi gün gene aynı matem :D
alkole devam en güzel yöntem, akşamdan kalma olmak... 48 saati aşık olarak değil, alkollik olarak geçirmek ^^ ve umutların seneye yeşermesini beklemek olucak,

şayet 2012 dünyanın sonu değilse, mayalar ve bu saçmalığa inanmış,gönül vermiş tüm insanoğluna sövmekle kalmamakla birlikte, nice şubat14,15 lere kalanize olup yoluma devam edicem, he sonuysa ozaman bişe demeye gerek yok zaten toplu olarak dediğim yereMARS a gidicez :D

8 Şubat 2011 Salı

özgür ney?

bulduğumu zannedişlerim hep kaybedişlerim,
artık buna ironi mi denir ne denir, bende saldım gitti yaa,
bu arada yanan ateşi izlemek gibi bir hobi edindim, :) cehenneme hazırlık olsa gerek,
şömine,mangal,mum,kundak farketmez yaa alevi seviyorum :)
huzur veriyor,heralde çatır çatır yanan ben olmadığımdandır :)
zaten güzel şeyler hep can yakar... tecrübeden değil,ibretlik çok ondan :p

doğa bide bak, doğayı çok seviyorum ama böle börtünün böceğin ortası olan, Allah'ın unuttuğu, sırtlanların kol gezdiği doğaları national geographicten izlemeyi tercih ediyorum :)
benim doğa anlayışım sevimli hayvanlardan oluşuyo :) bencil bi bakış açısı, şimdi piton falan hiç sokamıycam fantazime ^^ girmesinde zaten ^^ tavşanlar falan, ceylanlar hopluyo zıplıyo,şelaleler böle çağlayanlar uzun uzun ağaçlar salkım söüt vari,dalların arasından ışıyan güneş, tertemiz bir hava .. bak böle bişe güzel işte :)

bıraksanız daha uzatıcam,SEVDİĞİM ŞEYLER SÖZ KONUSU OLUNCA BİRAZ GÖZÜMDE BÜYÜTMEK GİBİ BİR PROBLEMİM VAR mış bunuda şuan farkettim...
neyse sora bide ara sıra alkolüde seviyorum, özgürlüğü seviyorum dememe gerek yok heralde, zaten onun hayali bile yeter yaa... özgürlük dediğimizde hemen aklımızda kuşlar,kanatlarını açan süzülen kartallar,martılar geliyor akla, sahiden ya, niye kafamızda uçmak özgürlük kalmış ki? bağımsız bi havaları var ondan mı kuşların, hani en kötü uçar gider yani :)
de saçma biraz... onunda dibi var nihayetinde, ozono kadar yolu var ordan sora kuşun özgürlüğüde para etmiyo,.. şu zamana kadar kuşla özgürlüğü bağdaştırmış ve şu yazıya şahit olmuş biri varsa.. şuan hayattan soğumuştur o gerçek :)))
 b daha kine daha duyarlı :)

ha sana ha duvar a

sen istediğin kadar yaz istediğin kadar çiz,
istediğin kadar şarkılar söyle içinden,
istediğin kadar mutlu ol,olduğunu san...
hertürlü o gözyaşın inicek yanağından
nefret ettim ya insanoğlundan,sus diyorum kendime tamam diyorum buysa bu,katlan diyorum
onuda yapamıyorum, istemiyorum gerçekten bu dünyanın parçası olmak, en azından yalnız olarak istemiyorum... illa birşey gerekmiyor pes etmemem için, tamam ama bir kez olsun elde edebildiğim birşey yüzünden pişmanlık yaşamak istiyorum.
yoruldum artık çok değil şurda bir kaç gün var doğum günüme, nemi hissediyorum
niye doğmuşum?
niye yalnızım.?
neden mutsuzum...
geçicekmi?

lütfen geçsin.

7 Şubat 2011 Pazartesi

Defnemiz

pek gerçek hayatı buraya katmak istemiyorum ama, sevgili Defne Joy Foster seni çok seviyorduk allah rahmet eğlesin ruhun şad olsun. seni asla unutmayacağız :)
sevgili yunus güncenin senin için yazdığı bu güzel mektubuda burada paylaşmak istiyorum.

-KAFAMDA BÖCEKLER VAR-
Defne "JOY"
Çok insanla tanıştım. Çoğunu unuttum çoktan. O...
nlar da beni unutmuştur eminim. Kızmam hiçbirine. Alınmam. Üstüme almam.
Hayat çok hızlı bir tren gibi. Senin camından baktığın çok hızlı bir tren. Ne çok şey görürsün o camdan. Ne azını hatırlarsın.
Seninle tanıştığım günü hatırlıyorum mesela.
Bilindik, alıştığımız "Tanışmalar"a benzemediğini hatırlıyorum. Bir "Buluşma" gibiydi daha çok. Bir "Kavuşma". Beni, benim seni sevdiğim kadar sevdiğini gördüğümde çok rahatlamıştım. Çok korkmuştum beni sevmiyorsundur diye.
Dokunurdu öyle olsaydı.
Senin beni seviyor olman lazımdı.
İnsan yaşarken hep bir "Aferin" arar ya, toplar ya bulduklarını. Senin beni sevmen benim "Aferin"imdi.
Neden sevdiğini bimiyorsan gerçektir o.
Başka çaren yoksa eğer, sevmekten başka çaren yoksa gerçektir.
Ben bilmiyordum neden seni sevdiğimi.
"Başka" türlü bir kızdın sen. "I am a virgin, but this is a very old t-shirt" yazan bir tişörtün vardı.
Çok iyi yemek yapardın. Zetinyağlı fasulyeni hatırlıyorum.
Beslemeyi severdin. Misafiri severdin.
Sıkılınca "Sıkıldım.Git biraz." derdin.
Ben de giderdim. Bazen sen söylemeden anlardım, giderdim. Ayakkabılarımı giyerken ben, sen bana bakar, gülümserdin.
Çok yan yana uyuduk. Hiç sevişmedik. Kimseyi de inadıramadık.
Zaten bir müddet sonra inandırmaya da uğraşmadık.
Yan yana uyumaya devam ettik.

Kızardın bana.
"Oğlum sen salaksın.Sen salak mısın? Niye böylesin?" diye azarlardın.
"Peki sen niye böylesin?" dediğimde, susardın.
Ben çok özlerim seni Defne! Çok !
Uyandığımda öldüğünü duyacağımı bilseydim, uyanmazdım.
Bir daha yatsam, uyusam?
Sen dönene kadar uyanmasam?

Ağlamadım ilk duyduğumda, Defne.
Ama bak...
Şimdi ağlıyorum!

Romansal

çok istediği birşey olan küçük kız
ne olursa olsun arzusunu yerine getiricekti
kararlı adımların ardındaki endişeli yüreği
her hayır dur dediğinde bir kez daha
kapa çeneni sus artık ve yürü diye yineleyecekti
bitmek bilmeyen iç ses çırpınışından kalbinin ritimlerini duyamayan küçük kız, belki çok büyük bir adım atarak çok uzak bir yolculuğa başlayacaktı, belkide kısa mesafenin en kısa adımıyla korkaklığını tescilleyecekti...
tamda geleceğinin geçmişinden ibaret olacağını anımsadığı bir anda, yıllar önce babasının plağında içkisini yudumlarken dinlediği o şarkıyı duydu bir arabanın içinden,
birden kafasını çevirdi irkildi, bu müzik dedi içinden.. tek akla gelen babası olmuştu, oysa babası değildi, bir başkasıydı,
bir adam öyle hoş öyle güler yüzlü, bu meraklı kızın çatık kaşlarına bakarken bile yüzündeki gülümsemenin yarısı bile eksilmemişti,
aynı tebessümü bozmadan, merhaba dedi...
gerçekmiydi alkoldenmi, kim bu kadar kusursuz ve bu kadar gerçekten gülümseyebilirdi ki?
çok mu zengindi?, çokmu mutlu? ne olabilirdi onu bu denli gülümseyebilir kılan, yada sorun pesimistliktemiydi...
bir anda istemsizce çıktı dudaklarından kızın.. sizede merhaba.. ve böylece başladı bitti dediğim hayatımın ilk günü :)
romansal bir giriş düşünmüştüm ama insanın göğsü sıkışıyor okuyunca, ammada uzatıyorlar die, yok yapraklar hışırdıyordu yok dallar cama değerken ... ayy yeter ne olucaksa olsun der oluyor insan :), bende fazla dayanamadım, bilen bilir, taslaklarla uğraşıcak biri değilimdir, aldımmı elime b kalemde yazar geçerim, tıpkı şuanda olduğu gibi içimden geldiği gibi kuralsız özensiz kimine göre enfes kimine göre zaman kaybı.. çokta fifi :)

gelelim hikayemsi girizgaha, gerçeklik payı yok değil, b kısmı bilimkurgudan hamile olmasına rağmen, özünde bu figür biraz ben biraz karmaşalarımdan kırpıklanmış :)
keşke yaşansa ama değilmi, insanların film izlemek zorunda olmasını istemiyorum yalnıztıktan, tabi sanatı veyafilmi sevmediğimden değil, sadece böyle sahneler film ve romanlarda kaldı... bu güzellikte anlar,şüpheler,meraklar ve daha fazlası..
artık ne mi var?
daha çok para, daha çok araba, daha çok uyuşturucu,daha çok alkol,daha çok sex
ara sıra birbirine ok by diyen insanlar...
geçtim yani sevgiyi saygıyı, sadece ahlaklı olsak oda yeter... gerçekten dünya nüfusunun büyük bi kısmı kaza... büyükçe bi kaza hatta, eskiden korkuyordum sonumuz hayır olsun falan diye, şimdi üzülüyorum...
hayır bu toplumlar ne ara bu hale geldi, bizi yetiştirenlerde bişe yoktu?
bizden sonrakiler ne ara cıvıttı?
sanırım yetiştireni olmayanların yetiştirdikleri.. ortalığın içine fena etti.
emin değilim ama şöle bi bakıyorum bizde nie aynı sorundan yok die, muhakkak b sorun vardır ama, zekayla alakalı değil allahtan :)
şaka bi yana şu gülümseyen adama gelince
bütün bu kahır,koşuşturmaca ve garipliğin içinde
en güzeli ne biliyormusunuz,
size gülümseyecek bir adam yada kadın bulmak...
şartsız,koşulsuz ve karşılıksız :)