9 Kasım 2012 Cuma

ATAM DAİMA İZİNDEYİZ..

‎9 Kasım Çarşamba sabahı, Atatürk’te adale kasılmalarıyla istem dışı hareketler ve inlemeler görüldü. 9 Kasım’ı 10 Kasım’a bağlayan gece oldukça sıkıntılı geçti. Atatürk’ e kısa aralıklarla oksijen verildi. Sabaha doğru boğazında hırıltılar azaldı. Saat 8.00’de Dr. Mehmet Kamil Berk ve Dr. Nihat Reşat Belger Atatürk’ e glikozlu serum verdiler (Bu serumun boş şişesi ve şırınga iğnesi halen İstanbul
Tıp Faküte’sinde bulunmaktadır). Saat 9.00 olduğunda göğsü hızla inip çıkmaya başladı. Dünyadaki son 5 dakikasına gözleri kapalı giriyordu. Dışarıda bütün bir ulus endişe içinde radyo başında bekliyordu. Savarona son bir saygı duruşu için sarayın önüne demirlemişti. İçerde saray tam bir sessizliğe gömülmüştü. Hasan Rıza Soyak sağ elini ellerinin içine alıp öpmüştü. Soyak’ın ardından Muhafız Komutan İsmail Hakkı Tekçe de aynı eli öptü ve yorganın içine koydu. Bu arada Prof Dr. Mim Kemal Öke Atatürk’ün açık gözlerini kapattı. Son nöbet defterine şöyle yazıldı: Saat 9’u 5 geçe Büyük Şefimiz Derin koma içinde terki hayat etmişlerdir. Atatürk’ün yaveri Salih Bozok şuursuzca sarayın merdivenlerinden aşağı koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya dalıp kapıyı kapattı. ..Az sonra içerden tek el silah sesi duyuldu. Sesi duyup odaya koşanlar O’nu kanlar içinde buldular kalbine sıktığı tek kurşunla devrilmişti."

Senin arkandan milli yas ilan edilmeyecek Tayyip.
Bir Anıtkabirin olmayacak.
Öldüğünde yaşamının anlamsız kalacağı kadar değerli bir yaverin olmayacak.
Kimse senin ölüm tarihini hatırlamayacak.
Senin için milyonlar ayaklanmayacak.
Askerler üzüntüden bayılmayacak.
Yabancı dillerde Tayyip gibi olmak diye "şerefli olmayı" anlamlandıran deyimler olmayacak.
Ölümünden onlarca yıl sonra ölümünü okuyan gençler senin için gözyaşı dökmeyecek.
Sen sadece öleceksin..
Arkanda SADECE NEFRET BIRAKARAK, HATIRLANMAMAK ÜZERE..
ATAM IZINDEYIZ !

2 Kasım 2012 Cuma

kısmet

Kim bilir belki bitti dediklerim başlangıçlarımdır...


sahile doğru yürümek, biraz yağmur biraz rüzgar.. mümkünse hava karanlık ince bir pardesü en sıcak tutmayanından bir atkı,yarı toplanmış saçlar bir kısmı uçuşan, ve yine buğulu gözler, uzaklarda olan birine bakan birşeyler uman ona uzanan sanki bakmanın yeteceğine inanan...
kararızlık koskoca bir boşluk kimsenin seni anlamaması ve sana en yakın insanları inkar eden seni, sana ölesiye uzak, bambaşka bir kan ve candan bir yabancının sarmalamasını anlamaya çalışmak...
karmaşık evet... helede araya zaman girince, erken yada geç kaçmak veya kovalamak