24 Kasım 2010 Çarşamba

Buhran Abi


ilhan irem geldi birden aklıma hani şu konuşamıyorum die şarkısı olan,

nerden geldi bilmiyorum, yada tam tersimi oldu demeliydim :)


evt itiraf etmeliyim, konuşamadığımı farkettiğim an, müziğin esiri,aşkın timsali aciz gönlümün şahane ruhu birden sessizce mırıldanmaya başladı konuşamıyorum isimli eseri...
kendimi düşünceler beşiğinde yüzyılın eşiğinde,karanlığın içinde buluverdim yine.
açılmak,dökülmek istiyorum her bir mısrada, kök salan bir fidan misali, ağaç olmak istiyorum artık, dallarımı gererek uzatmak,
ve en tazesinden dahi dallanmak ve yine budaklanmak istiyorum,
evet istiyorum hemde herşeyi istiyorum... özelliklede paranın ve ahlaksızlığın içinde olmadığı şeylerin hepsini...
içinde şerefsizlik,namussuzluk olmayan herşeyi istiyorum.
en çokta mutlu olmayı...
mutsuz muyum?... yoo değilim, ama mutluluk nedirki?
sahipmiyimki ona,,, ya o?


o dediğim ne..


belkide mutluluğun anlamını ona yükledim.
onunda bana yüklenmesini bekliyorumdur,


yoksa cümlemin yüklemini seçemeyecek hale gelicem yakında.
saçmalıyorum farkındayım, ifade tıkanıklığı denen şey bu olsa gerek,
kalbin kan pompalama basıncıyla oynarsanız ahanda böyle oluyor,
ya fazla gelio kan beyne,yada noksan.


düşünüyorum ama düşünmek istememeyi, başını ağrıtıyor insanın bu durum. zorluyor hemde çok...
herşeyi söyleyecek cesarete sahipken, susmak zorunda kalmaya mecbur olduğunu idrak etmek... yoruyor insanı.

emin olamıyorum herhangi bir konudan, güvenimi yitirdiğimden değil, artık güvenmek istememekten.
çünkü ne istediysem elde ettim, ama her elde ediş büyük birşeyler alıp götürdü,götürmüş benden.


artık istemiyorum başka birşey, mutluluk dışında.
onun dışında.
oneyse artık.


gel artık.


ben konuşamıyorum...

Hiç yorum yok: