24 Kasım 2010 Çarşamba

Gece & Gündüz


ben ne kadar güvenme ece desemde kendime... güvenmeden yaşanmıyor.
yapabileceğim hataların en büyüğünü yaptım sonunda, belkide başında ?
yoruldum,bıktım,usandım diye diye büyüdüğüm yılları arar olmaktan korkarken, ettiklerimden pişmanlık duymaya halim kalmaz seviyeye gelmeme belkide ramak kalmıştır kim bilir ki?


bir kız tanıyorum, 2-3 dk. sohbet etseniz şeytana papucunu ters giydirir bu dediğinizi işitir gibiyim, ama derininde o kız, öyle saf öyle temizki.
kandırmak için çaba harcamanıza ihtiyaç duymayacak kadar steril...
1 kere yaparsanız hata. 2 kere yaparsanız yanlış olur derler ya...
bu kız 1 kere bile yapmaya cesaret edemeyenlerden... belki ahiret korkusundan belkide saflığından,
fiile gelince onun adını size bırakıyorum koymayı, aklınıza ne gelirse o an içinizden ne geçerse o olsun,,,
ister hırsızlık, ister sex, ister masum bir öpücük, ister cinayet...


bu kız, ona bir isim verelim... bir düşüneyim, gece olsun adı, çok sevdiim bir isimdir.


gece bir çocukla tanışır, kendinden bir kaç yaş büyüktür bu çocuk, başka bir ülkenin başka bir milletin dinin,ırkın,dilin belkide türün delikanlısıdır, belkide hiç bir zaman delikanlı olamayacaktır.
günler geçer gece (çocuğun adıda gündüz olsun) gündüzle muhabbeti ilerletir,
hayaller sarar dört bir yanını,ipe sapa gelmes heyecan sürükler götürür geceyi, sabahlara kadar belkide, bazen tedirginlikle, bazen seviçle saatlerce konuşur gündüzle,
birbirlerini kendi ruh dünyalarına alırlar... halbuki gece dürüsttür sadece.. saftır gece temizdir.
sonuna kadar gitmek ister, korkmaz güvenmek sevmek sevilmek ister...
elini uzatır gündüze, gündüz sıkı sıkı kavrar öyle bir umut verirki, nikah masasındaki imzadan, parmaktaki alyanstan, bir annenin bebeğine ilk kes bakmasından daha şevkatli,daha heycanlı, ve daha olağan bir şey olamaz... ölesiye güven doludur bu umut.
sanki herşey bitse dahi o bitmeyecek, ve hiç birşey bunu engelleyemeyecekmiş gibi gelir geceye,
kadere inanmaya başlar genç kız... sık nefes alıp verişler yerini olgun ,kararlı derin nefes alıp verişlere dönüşür.


derken aradan aylar geçer, gece hiç olmadığı kadar kaptırır kendisini gündüze, kötüyü,şüpheyi,telaşı içinde barındırmayan bebek kalbinde güvensizliğe,yalana,hıyanete yer yoktur.
kendi gibi sandığı gündüze pahı biçilmes bir değer yükler oracıkta, krallaştırır gözünde, hiç görmemiş olduğu halde
sesini duyduğu adamı büyü bozulmasın diye içinden inşaa eder sessizce ve kendince,


ilerleyen günlerde gündüz kaçar geceden, uzak kalır, o kendine güven, o etkileyen,o dizginlenemeyen güç... ufalır ufalır, küçülür görünmez olur bilinmez ufuklara giderek kaybolur...
gece ilk telaşı hisseder kalbinde, oysa kalbi çoktan yürek olmuştur, ufak sızılar başlar bir hastalığın habercisi gibi belkide ayrılıktır adı,tıpta olmasada gerçek hayatta...
gece sanaldan çıkar yavaş yavaş silkelenir, ancak hala teslim olmuşluğun,büyülenmişliğin etkisindedir, kararsız,yalnız ve çaresiz.. beklemektedir. ilk kez isyan etmeyen genç kız beklemeyi sonuna dek sürdürecektir.


günler geçer gider... bir gün gündüzden bir mektup alır, belki 3 sayfadan fazladır.
affetlerle başlar affetlerle biter bu mektup. yarı anlamlı yarı anlamsız karmaşık,güvensiz ve çok yıkıcıdır.
genç adam geceye başka bir ilişkisi olduğunu ve yakında baba olacağını söyler, gece ilk kez kendini yasa boğar, hemde hayattan ilk kez bu kadar zevk almaya başlamışken, tamda umutlanmışken...
mektubun son satırları dediğim gibi affetlerle biter, mecburiyetleri,sorumluluklarını aşka deişemeyeceğini söyleyen gündüzü düşünür gece, bir kaç gün önce kendisiyle ölüme gideceğini söyleyen adam olup olmadığını...
kızar gece
gündüze kızar ama en çokta kendisine,
ve nihayet inanmaya başladığı kaderine kızar... başlar yine isyanlar lanet okumalar.. başladığı yere döner genç kız.
ama yediremez gururuna.
susmayacaktır. eğmeyecektir başını,pes etmeyecektir,
sorur soruşturur yüzünü bir iki resimden bildiği gündüzü araştırmaya başlar,
oysa dha önce hiç merak etmemişti onu, şüphe duymuyordu... çünkü canı dha önce hiç yanmamıştı...
düşer peşine gündüzün... kovalar durur ama asla erişemezz... güneş doğduğunda gece çoktan bitmiş olur,
kavuşamamazlığın hezeyanıyla kavrulur genç kız, çaresizliğinden kendini yalnızlığına vurur.


tam her yolu denediğini, artık vazgeçmesi gerektiğini düşünecekken aklına yanında olmayan arkadaşları gelir, gündüzü arkadaşlarından sormak gelir...  ve sorarda, pes etme düşüncesi gelmiş vede gitmiştir o an., kararlı genç kız terkedilmişliği kabul etmeyecektir. helede 2.kez bu onun kaderi değildir.


bulur gündüzü ancak gündüz ne gönderdiği resimlerdeki adamdır, nede adı gündüzdür...
konuşulan ve yaşanan herşey yalandır, oyundur yaşananlar bir aldatmaca, bir şizofrenin boş zaman karalamalarıdır,
zaman durmuş gözler ardıyla bir açılmış, yutkunuşun sesi fizandan duyulucak ölçüde yükselmiştir...


gece kovalayıp durduğu güvendiği sabah ın gerçek adının akşam olduğunu öğrenir, gündüz olmak isteyen bir akşam vardır karşısında, genç kız bu kez terkedilmemiştir, aldatılmıştır, bocalamıştır..
artık hayalleri yada umutları üzmemektedir onu,
onu üzen tek şey duyduğu güven ve verdiği zamandır...
unutmalıdır ancak sevgisini saygısını değil, yaptığı hatayı o ilk hatayı ve asla tekrar etmemelidir yanlış olmaması için,
hayatının en yalnız en berduş döneminde aldığı bu büyük ders bir ömür onunla olacaktır.
belki acıtıcaktır hatırlandıkça, belki emsal olucaktır anlatıldıkça belkide unutulucaktır zamanla...


kim bilir?


gündüz akşamlığını kabul eder, ağlar özür diler ve çıkar gecenin hayatından.
gece gerçek gündüzü bulur uyarır, dikkatli ol diye
ve akşama söver yaptıkları için kahrolmasını diler.


(olay yaşanmış,kişiler saptırılmıştır,yoruma açık ama incitmeye kapalıdır.)

Hiç yorum yok: